İsmet Berkan, kesintili eğitim yasa teklifine itirazı olan Hürriyet okurlarını ikna etmek üzere kaleme aldığı pazar günkü yazısında aldatıcı bir başlık kullanmış; “Kolejler geri geliyor…” Teklifin yasallaşmasıyla ortaokulların açılacağı, okul çeşitliliğinin artacağı doğal olarak yabancı kolejlerin de (lise) orta kısımlarını açabileceği bilinmeyen bir şeymiş gibi… Yazının tamamını okuyunca, okurunu teklifin yeni halini kabule davet ettiğini anlıyorsunuz. İnandırıcı olamayacağını bildiği için de aldatıcı bir yol izliyor.
İsmet Berkan’ı yanıtlamak gerek; çünkü bilim üzerine kafa yoran biri izlenimi veriyor; bilimin, insan hayatını kolaylaştıran alet üretme kadar, insana, sosyal hayatını biçimlendirme yollarını göstermesi için de gerekli olduğunu anımsatmak için… “Seçmeli ders paketleri sayesinde din eğitimi talebi karşılanabilecek” diye düşünüyorsanız (İsmet Berkan böyle diyor); din eğitimini, kendi çapında bilimsel bir kurum olan okul içinde, bilimsel süreçlerden elde edilmiş bilgilerin arasında karşılanması gereken bir “talep” olarak görüyorsanız bilimin, insan aklına da şekil veren yönünü inkâr ediyorsunuz demektir. Siyasetçiler öyle düşünebilir; fakat bırakın bilim insanını, bilim merakı gelişmiş biri böyle düşünemez.
Eğitim Komisyonu Başkanı Nabi Avcı, “Müfredatlarda köklü bir değişiklik olmayacak.”,”Öğrenciler başka bir binaya gitmeyecek.”, “Öğrenciler ortaokulun birinci sınıfından itibaren Fen-Matematik, sosyal, ticaret, din, spor, sanat, tarım paketlerinden birini seçecek.” demiş ve Berkan mümkün mü demeden bunları bize naklediyor. Öğrencileri 5. sınıftan itibaren yedi farklı alana yönlendirip mevcut müfredatlarla yola devam edilmesi gerçekten mümkün mü? Yasa teklifinin kesintililiği öngören maddesinin gerekçesi büyük oranda farklı yaş gruplarının aynı mekanda bulunmasının sakıncaları üzerine inşa edilmiş. Avcı’da teklife imza atmış. Fakat Berkan’ın aklına bu çelişkiyi de sormak gelmiyor.
Berkan yazısında, hükümetin 2012 yılı bütçe sunuşunda yüzde 43 olarak açıkladığı okulöncesi eğitimdeki okullaşma oranının yüzde 60 olduğunu iddia ediyor. Amacı, AKP’ye şirinlik yapmak olamaz, dizgi hatası olmalı derken okulöncesi eğitim hakkından yararlanamayan yoksulların oranını neden düşük gösterdiğini sonraki paragrafta anlıyorsunuz. Okul öncesi eğitimin zorunlu olması gerektiğini savunamıyor. Ancak “Yasayla belli bir mühlet (İki yıl) daha verilirse ve sonra da 1 yıllık okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilirse iyi olur aslında.” diye bir öneride bulunabiliyor AKP’lilere. Okulöncesi eğitimi zorunlu kılmayan teklife eleştiri, muhalefete destek anlamına gelir korkusuyla ‘zorunlu olmalı’ diyemiyor; “olursa iyi olur” diyebiliyor ancak! Ele aldığı konuyla hiç ilgisi yokken son tümcesinde konuyu CHP’nin tutumuna bağlamayı da ihmal etmiyor. “CHP’nin derdi bu yasayı düzeltmek değil, ona kategorik olarak karşı çıkmak.” diyor. İş icabı olsa gerek.
Alın size Furedi’nin “Nereye gitti bu entelektüeller?” sorusuna bir yanıt daha.