Kemal Kılıçdaroğlu’nun Nabi Avcı’ya yönelik “Entelektüel birikimini Erdoğan uğruna ayaklar altına alıyor.” eleştirisine yanıt Başbakan Tayyip Erdoğan’dan geldi. İzlediğim kadarıyla henüz Avcı’dan bir yanıt çıkmadı. Erdoğan, Avcı adına kullandığı yanıt hakkında “Bunların entelektüele saygısı yoktur; olsaydı Profesör Doktor Nabi Avcı’ya saldırmazlardı!” dedi (23 Mart 2012). Başbakan, uzak ülkelere uçmadan önce Frank Furedi’nin “Nereye Gitti Bu Entelektüeller?” sorusunu yanıtlıyordu sanki. ‘Aha burada aradığın entelektüel!’
Demokrasi, özgürlük, , insan hakları, laiklik, hak, hukuk, eşitlik, adalet kavramlarını her gün iğdiş eden Başbakanın bu kavramı bize bıraktığını sanmıştım. Hiçbir çıkar gözetmeden insanlık adına egemenlerle çatışmayı göze alan ve hepi topu bir avuç kalan kişiye yakıştırıp kullandığımız bu kavramı şimdi gel de Büşra Ersanlı için kullan bakalım. Birkaç kez daha kullanırsa korkarım, bunları kavramsallaştıran aydınlara entelektüel demeye dilimiz varmayacak. Entelektüel sıradan, değersiz bir sözcüğe dönüşecek.
Başbakan’ın Nabi Avcı’nın profosör ve doktor unvanlarına özellikle vuru yapmasından anlıyoruz ki entelektüelliği okunarak elde edilen akademik bir unvan sanıyor. Nabi Avcı’ya değil unvanına entelektüel diyor. Oysa Nabi Avcı Başbakanla yakınlaşarak kısmen de olsa sahip olduğu entelektüel kimliğini yitirmiş biri. Bilebildiğim kadarıyla eskiden fikirlerinin peşinde koşan, bağımsızlığına önem veren biriymiş. (Öğretmeninin kendisine gönderdiği, sitem dolu mektuptan da anlıyoruz bunu) Deniyor ki AKP milletvekili değil de üniversitesinde olsaydı, canhıraş savunduğu 4+4 yasa teklifine karşı mutlaka bir bildiri ile tepki gösterirdi. Ne olduysa olmuş, kendini bir başka iradeye teslim etmiş.
Erdoğan ve çevresi bilmeli ki entelektüellik, kişinin yaptığı meslekle değil, tutumuyla ilgilidir (Furedi, 2004). Fured’ye göre bir alanda uzman bir akademisyen olmak entelektüel olmaya yetmez; akademisyense aynı zamanda özerkliğe ve bağımsızlığa ulaşabilmesi gerekiyor. “Entelektüeller, kurumlarca tutulabilirler ancak hayal güçleri ve çalışmaları bu kurumlarla sınırlanmış bir hale geldiği takdirde, salt bir uzman ve teknokrat haline gelecektir.” diyor Furedi. Entelektüellerin statükoyla “huzurlu bir ilişki” içinde olmalarını yadırgıyor; egemenin çıkarına hizmet eden, emre amade okumuşlardan nefret ediyor. (Nereye Gitti Bu Entelektüeller, 2004 Birleşik Yayıncılık)