Park Ahlakı, Din Ahlakı (BirGün 5 Temmuz 2013) Geçenlerde bir televizyonda, hemen hemen tüm konuşmacıların, Gezi Ahlakı’nı, bunalıma giren bireyin kendini ifade etme tarzı (bir nevi hastalık) olarak açıkladıklarına tanık oldum. Konuşmacılar, dinde karşılığını bulamadıkları için tezlerini sosyoloji ve psikoloji biliminden yararlanarak açıklamaya çalışıyorlardı. Söylemeye gerek yok, bizim okullarda dayanışma, paylaşma, saygı, nezaket, hoşgörü, toplumsal amaçların bireysel çıkarların önüne geçmesi okuma yazma gibi öğretilir: Yani nasıl ki okuma öğretilir alışkanlığa dönüşmezse bu davranışlar da uygulanır davranışa dönüşmez. Çocukları birbiriyle yarıştırılan, kıyasıya rekabete zorlayan bir eğitim sisteminin bunu başarması zaten mümkün değil. Fakat Gezi Parkı direnişinde görüldü ki insanlar, egemen ideolojinin engellemelerine rağmen toplumsal ilişkilerde kullanılan birçok ahlaki kuralı öğrenmiş ve uygulayabiliyorlar. Konuşmacıları şaşkına çeviren de buydu sanırım. ‘Bu çocuklar, bu kötü huyları nereden edindiler?’ Gezi ve daha sonra Türkiye’nin dört bir tarafındaki diğer park eylemlerinde görülen insan ilişkileri, toplumu düzenlemeye çalışan çağdaş öğretilerin bireyde görmeyi arzu ettiği cinstendi. Ancak din adına konuşan kişiler, kurumlar ve siyaset yapanlar, ortaya çıkan manzara karşısında tedirgin oldular; her ne kadar bireyde ve toplumsal ilişkilerde bu nitelikleri görmeyi arzu ettiklerini iddia etseler de. Çünkü bu niteliklerin, insan dine ne kadar yakınsa o kadar sahip olacağına inanıyorlardı. Ama içlerinde dindar kişi ve topluluklar bulunsa da isyancılar, “irfan” sorunu olan kişilerden mütevellitti ve bu davranışları dinin dışında başka bir eğitimden (eyleyerek, yaparak, yaşayarak)edinmişlerdi. Görüldü ki din eğitimi almamış, çoğu ateist; LGBT’ler gibi insandan bile saymadıkları milyonlar Yaratan’a rağmen insanı olduğu kadar doğanın her bir unsurunu sevmekle kalmıyor onları korumaya çalışıyorlardı. İşte bu, AKP’yi ve siyasal İslamcıları çılgına çevirdi. Çünkü AKP’nin din eğitimini yaygınlaştırma çabasında kullandığı önemli argümanlarından biri çökmüş; bozulmuş topluma dini tebliğ yoluyla ahlaki davranışlar kazandırma çabalarının karşısında daha iyi bir alternatifin bulunduğu bir kez daha görülmüş oldu. Bunun sonunda toplum, “İzin ver gidelim, Taksim’i ezelim” diyen “dindar” gencin “kindar” sloganı ile onları "Gel ezme kardeşim, oturalım birbirimizi anlayalım" diye yanıtlayanlar arasında (yani Park Ahlakı ile Din Ahlakı arasında) bir tercihte bulunacaktır elbet. Bence toplum, Tayyip Erdoğan’ın diline ve davranışlarına bakarak onun aldığı eğitimin insana hiç de olumlu nitelikler kazandırmadığını er ya da geç görecektir. Artık bundan dinin mi yoksa onu kullananların mı sorumlu tutulacağı onların sorunu. |
2172 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |