Başbakan Erdoğan’ın, basın özgürlüğü yok diyen ABD elçisine “Benim kızımla gelinimin başına bunlar geliyorsa kim bilir normal vatandaşın başına neler geliyordur?” demesi ile Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın sanatını Başbakanın çocuklarına göre sunmayan tiyatrocuyu uyarması, yönetici elitin kendini halktan ayırmasının açık ifadesidir.
Sümeyye halktan biri değil, vizesi kurye ile evine gelmeli; polis kordonunda geldiği tiyatronun protokolünde oturup sahneden ayrıcalık görmeli. Çocuklarını “normal” vatandaşlardan ayıran Erdoğan, kim bilir kendisini nerelerde görüyordur. Halifeliğini ilan etmesi yakındır.
Erdoğan, epeyden beri uçuyor. Ertuğrul Günay gibileri de uçurtmanın ipinden tutmuş onu daha yükseğe çıkarmaya çalışıyor. Günay’ın, geleneksel doğaçlama yöntemiyle seyircisini oyuna çekmek isteyen Tolga Tuncer üzerinden sanata, sanatçıya haddini bildirmesi, yönetme krizine giren yöneticilerin ihtiyaç duyduğunda çevresindekilerin gösterdiği klasik yalaka davranışıdır. Başbakanın “ucube”sini düzeltmeye çalışması gibi.
Fakat bu, kimseye yararı olmayan bir yöntemdir. Çekim alanından çıkmadığı sürece her nesnenin bir zaman sonra yeryüzüne düşmesi kaçınılmazdır; yükseldikçe artan ihtimalle… Erdoğan’ın nereye düşeceğini bilemeyiz ama bu, leyleğin gagasında yükselen yılan hikâyesine dönme ihtimali taşıyan bir yükselmedir. Biliyorsunuz, leylek, yakaladığı yılanı yutmadan önce gagasına sıkıştırıp olabildiğince yükseğe taşır ve yere bırakarak omurlarının dağılmasını sağlar. Sonra da afiyetle yer.