Gülen’in Eğitim Bakanlığındaki imamı Gülen Hareketine yakın isimler bürokrasiden temizlenirken büyük gürültünün Milli Eğitim Bakanlığında kopması beklenmez mi? Savaşın eğitimin ürettiği getirinin paylaşımından çıktığı göz önüne alındığında mantıklı olan bu. Çünkü adı eğitimle birlikte anılan, amacına ulaşmak için eğitim kurumlarını strateji merkezi yapan bir hareketin doğal olarak en örgütlü ve güçlü olduğu yer MEB olmalıydı. Fakat gördüğünüz gibi emniyetin tüm üst düzey kadrosu değiştirilirken (aynı şey tasarının yasallaşmasıyla HSYK’da, ardından Yargıtay, Danıştay ve idare mahkemelerinde yaşanacak) 850 bin kadrolu bakanlıkta sadece sekiz milli eğitim müdürü ile birkaç şube müdürünün dışında pek kimseye dokunulmadı. Demek ki Gülen, en fazla bürokratın (daire başkanı ve üst görevler) bulunduğu MEB’e müsteşar, müsteşar yardımcıları, genel müdür, daire başkanı yerleştirememiş! Acaba var da bulamıyorlar mı? Olsa bulacaklar ama ne yazık ki yargıda, orduda, İçişleri Bakanlığında baş imamları bir bir deşifre edilen Gülen’in MEB’de bırakın imamı bir müezzini bile yok! Bundan dolayı Hürriyet, il müdürlerinin görevden alınmasını “Emniyet, Yargı ve Maliye’de gerçekleşen görevden almalara Milli Eğitim de eklendi” başlığı ile verdi (7 Ocak). Gördüğünüz gibi “de” Maliye için ek olarak kullanılırken sıra Milli Eğitime geldiğinde aynı “de” bağlaç oluveriyor. Ek olarak kullanılan “de” Emniyet ile Maliyeyi özne yaparken bağlaç “de” Milli Eğitimi özne olmaktan çıkarıyor. Peki, eğitim gönüllüsü Gülen(!), Eğitim Bakanlığını neden faaliyetinin öznesi olarak görmedi? Eğitim Bakanlığı on yıldır ll. Beyazıt dönemini yaşıyor; her türden tarikat, tarikat kolu var da sadece bizimki yok! Peki, neden yok; Eğitim Bakanlığı dinci örgütlenmelere karşı kendini koruyacak laik yapıya sahipti de ondan mı? Ne gezer… Bizler, kendisini eğitim kurumlarında üreten, orayı yatırım alanı olarak seçen bir hareket açısından pek anlamlı bulmasak da Gülen, eğitimle ilgilenmeye başladığından beri Milli Eğitim Bakanlığından uzak durmayı tercih etti. Bunun birçok nedeni var tabi; kimileri “laik” ordunun milli eğitim üzerindeki vesayetine bağlayabilir. Bence bu değil, kendini koruma refleksi olmayan ordu, eğitimde örgütlenmesiyle nasıl baş etsin. Gülen’in MEB’den uzak durmasının iki önemli nedeni var: Birincisi çözülemeyen sorunlarıyla kamuoyunda sürekli eleştiri alan devlet okullarıyla anılması sorunun ortağı olarak görülmesine yol açardı. Esasen ticari (ve siyasi) bir kooperatif başkanı olan Gülen için en iyisi, sorunların sorumlularından biri olup yıpranmaktansa, kamu eğitim sisteminin ürettiği sorunlardan yararlanıp model okullarda “başarı” hikayeleri üretmekti. Çünkü ekonominin ardından liberal okul modelinin Türkiye’ye dayatılması ve bunun sonunda özel okul işletmeciliği yeni bir iş alanı olacaktı. Zaten dershanelerle ve özel okullarla içeri girmeden MEB’in içinde olabiliyordu. Bundan ötürü devlet okullarına bulaşmamak gerekirdi. Türkiye Gülen hakkında “teokratik İslam diktatörlüğü” kurmak için faaliyette bulunan bir örgüt lideri olarak iddianame hazırlamakla meşgul iken Batı (ABD) onun liberal kültürü (postmodern) okullarda Müslümanlara aktaracak bir başöğretmen olabileceğini fark etti ve alıp götürdü. Şu anda 140 ülkedeki 11 bin okulda İslami motiflerle süslenen batı kültürünü Müslümanlara o taşıyor. Gülen bu işi özel okullarda gerçekleştiriyor; “başarı” hikâyeleri üreten bu okullar, kamu hizmetinin kötü bir işe tekabül ettiği algısını güçlendirerek piyasanın kutsanmasını amaçlayan neoliberal politikalara hizmet ediyor. Bir yandan eğitimi kamu hizmeti olmaktan çıkarıp piyasaya açan, öte yandan bireye piyasa kültürü kazandıran özel okullar, aynı zamanda devlet okulunu da değişime zorlayan modelin pilot uygulaması oluyor. Kamu okullarına model olacak eğitim politikası da haliyle devletin dışında olmalıydı. Gülen’in Milli Eğitim Bakanlığına heves etmemesinin ikinci nedeni işte budur. MEB merkez teşkilatına özel ilgi göstermeyen Gülen, aynı nedenlerden dolayı öğretmenlerle de pek ilgilenmedi. Bunu, Hareketi adına örgütlenmeye çalışan Aktif Eğitim Sen’in üye sayısına bakarak görebiliyoruz. 2012 yılında kurulan sendika, öğretmenler arasında her politik grubun ulaşabileceği sayıda (35 bin) kalınca bir süre sonra kendini fesh etmek zorunda kalmıştı. Çatışmanın ardından geçen ay yeniden açıldı fakat şu ana dek ancak 10 bin üyeye ulaşmış durumda. Gülen Hareketi zayıf olduğu için savaş Eğitim Bakanlığının bahçesinde kalacak. Mümkün olur da Erdoğan’ın kadrosu temizlenmeye başlanırsa savaş o zaman içeriye sıçrar. |
1157 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |