Geometriyi erik dalı ile sevdirmek!
Sputnik Türkiye (@sputnik_TR)'nin 3 Şubat günü "Geometri dersini erik dalı ve fidayda ile sevdiren öğretmen" mesajıyla paylaştığı videonun (https://t.co/qGjPomBvWR) dün akşama kadarki görüntülenme sayısı 3 milyon 200 bin; paylaşanların paylaşımı, beğenisi ve yorumu hariç aldığı beğeni 27 bin 700, paylaşım sayısı bin 981, yorum bırakanlar bin 712.
Bu ve benzer videolara gösterilen ilgi, geleneksel yöntemleri öğretimde yetersiz ve modası geçmiş olarak değerlendirenlerin eleştirisi olarak görülebilir. Yöntemi eğitimsel bulmayanların yorumuna verilen tepkiler, beğeni bırakan çoğunluğun eğitimle uzak yakın ilgisinin olmadığını gösteriyor. Bu büyük çoğunluk hiç kuşkusuz “uzman” görüşlerinden etkileniyor.
Showun olur olmaz demeden sık kullanılan bir öğretme yöntemi olması, gösteri toplumuna dönüşmemizle elbette bir ilgisi var. Neoliberal eğitim, tıpkı hurafelerle bilimsel bilgiyi zehirlediği gibi maskaralık yaptırarak öğreticiyi de ciddiyetsizleştiriyor. Ne yazık ki şaşırtıcı oranda öğretmen bunun farkında değil. Eğitimcilerin öğrenciyi pasifleştiren, onu gösteri izleyicisine dönüştüren şaklabanlıkla oyunlaştırmanın aynı şey olmadığını anlayıp ayırması gerekiyor. Bu yapılmayınca izlediğiniz video ortaya çıkıyor.
Oyunla öğrenme ve oyunun öğretimde teknik olarak kullanılmasına itiraz etmemiz düşünülemez. Fakat öğretilecek şey ile oyunun da bir ilişkisi olması gerekmez mi? İlkokul birinci sınıf öğrencisinin bile ilgisini çekmeyecek hareketlerle lise öğrencisinin derse katılamayacağını neden hala anlamış değiliz? Kimi yaşam becerilerini oyunla öğreten anne aslan, ergenlik dönemine adım atan yavrularına hayatın oyun olmadığını öğretir. Bu insan denen hayvan için de geçerlidir.
Ortaya çıkan her bilgi, çıktığı andan itibaren nasıl öğrenilebileceğinin yöntemlerini de geliştirir. Teknoloji zamanla yeni tekniklerin (taktik) geliştirilmesine olanak sunar fakat yöntem (strateji), bilgi değişmeden pek değişmez. Elde güvenilir hiçbir veri yokken anlamsız yöntemler uygulamanın anlamı yok. Oynayarak oyun öğrenilir, her bilgiyi oyunla öğretmeye kalkışmanın bilgiyi oyuncağa çevirme riski vardır. Bilgisayar kullanmayı oyunla öğrenenler (birçok konuda daha pratik olmalarına rağmen) için bilgisayarın oyuncak olarak kalması gibi...
Son yıllarda pek sık duyduğumuz “Aktif öğrenme”, günümüze özgü bir öğrenme yöntemi değil. Öğrenenin sürece dahil edilmesi olarak tarif edilen "Aktif öğrenme" kavramının aslı "Yaparak yaşayarak" öğrenme/öğretmedir. Bu yöntemin önemine vurgu yapan ilk eğitimci Platon'dur. Aktif öğrenmenin etkili taktiklerinden dramayı uygulayan ilk öğretmen de Sokrates'tir. Antik kentlerin agorasında uygulanan diyalogu tek kişilik gösteriyle (post)modernize eden maskara olur.
Tepkimin sert olduğunun farkındayım; bu yazı için birçok kez izlemek zorunda kaldığım videonun yol açtığı öfkeyi başka türlü bastırmam mümkün değildi. Paraya çevrileceği düşünülen sosyal medya çekimi olduğunun farkında olan öğrencilerin öğretmenlerini ciddiye almıyor olması beni teselli etse de üçgenin bir özelliğinin (sanırım ikizkenarlı üçgenlerde tabandan ikizkenarlara inen dikmelerin toplamı konusu) yöntemsizlik sonucu anlamsız beden hareketleriyle anlatılma çabası ve bunun bir yöntem olarak kabul görmesi hakikatten acı verici bir durum.
Öğrenilmesi istenen bilginin kendi başına öğrenme arzusu yaratamaması, öğretmen başarısının performansla değerlendirilmesi, pek tabi öğretmen eğitiminde pedagojinin yer bulamaması öğretmenin vücudunu eğitim aleti-edavatı, aracı-gereci gibi kullanmasına yol açıyor. İzlediğinizi tahmin ettiğim video ile yaygınlaşan ve genel kabul gören benzer showların eğitimle ilgisini göremiyorum. Öğrenmeyi güçleştiren yeterince neden varken bir de öğretmeyi olanaksız hale getirmenin anlamı yok. Eğitim bilimcilerin müdahalesini gerektirecek ölçüde ciddi bir salgın görüyorum ortada...
|