Kitaplar


 

 


(Ortak kitap)
 



    https://www.facebook.com/ozmenu  https://twitter.com/unalozmen

 

Ünal Özmen

 
F@TİH katıldığı ilk savaşta yaralandı

Milli Gazetenin 22 Aralık tarihli manşet haberini özetleyelim: FATİH Projesinin birinci etabının ilk ihalesi 23 Kasım’da yapılıyor ve 84 bin 921 bin adet akıllı tahta alım ihalesi, yaklaşık 4 bin Tl birim fiyatla 339 milyon 600 bin lirayla Vestel firmasında kalıyor. İhaleye katılan diğer firmalar, teknik şartnamenin sadece Vestel’e ait bir ürünü işaret ettiğini, bu üründen daha işlevsel ve ucuz olabilecek diğer seçeneklerin ihale dışında tuttuğunu belirterek Kamu İhale Kurumuna itirazda bulunuyor. (Milli Eğitim Bakanlığının aynı gün yaptığı açıklamaya göre KİK , itiraz başvurusunu reddetmiş ve ihale onaylanmıştır. Aksi zaten beklenmezdi.)

Haberin detayı ise şöyle: Vestel firması, ihaleye sunacağı bir akıllı tahta patentini 1 Eylülde kendi adına tescil ettiriyor. Fakat ilginçtir patenti alınan projenin tasarımcılarından birisi, ihale sürecinin Bakanlık tarafını oluşturan Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Tuncay Alkan. Doğal olarak adı geçen genel müdürlük, 27 Eylülde duyurusunu yaptığı akıllı tahta ihalesinin teknik şartnamesini, patenti alınan bu ürünü tarif edecek şekilde hazırlıyor. Ve ihale yukarıdaki gibi sonuçlanıyor. Haber, Milli Eğitim Bakanlığının masanın her iki tarafında birden yer aldığı iddiasında.

Bakanlık bu haber üzerine “akıllı tahtanın fikri mülkiyet haklarına yönelik tüm patent hakları Milli Eğitim Bakanlığına aittir.” diye bir açıklamada bulundu.  Milli Gazete ise bu açıklama üzerine, Vestel adına onaylı patentin 12 Aralık 2011 günü şirket tarafından Milli Eğitim Bakanlığına devredildiğini gösteren belgeyi yayımladı. Haberi kuşkulu hale getirmeye çalışan Bakanlık, açıklamasında yer vermediği bu bilgiyle yeni bir skandala imza atıyordu. Anlaşılan, pisliğin kokusunun çıkacağı sezilmiş ve güya kılıf uydurulmaya çalışılmış.

Bakanlık, üretimini yapmayacağı bir ürünün patent hakkını niçin devralır? Elinde ne var ne yok satan bu zihniyet akıllı tahta üretimi için bir fabrika kurmayacağına ve bu Türkiye’nin akıl ettiği bir teknoloji ürünü olmadığına göre niçin böyle bir girişimde bulunur? Bürokratını korumak için mi? Soru soruyu çağrıştırıyor: Madem patent hakkı Bakanlığa geçti, ihaleyi alan Vestel, hangi patentle üretim yapacak? Bir soru daha; 4 bin liralık birim fiyat, patent payı düşüldükten sonraki fiyat mıdır?  

Haberdar olup da habersiz davrananlar

Bu habere ait belge ve bilgilerin, Milli Gazeteden önce radikal haberler yapan bazı gazetelere ulaştırıldığını öğrendim; eminin çok satan her gazeteye ve çok izlenen televizyonların haber merkezlerine de servis edilmiştir. Belki politikacıların bile kapısı çalınmış olabilir, kim bilir! Fakat değerlendirilmeyeceği anlaşılınca Milli Gazeteye gitmiş olmalı. Yıllık 300 milyon Tl. reklam bütçesi olan Vestel’den payına düşeni kaçırmak istemeyen medyanın ve politikacıların bu tavrını kınarken haberi yapan Cihat Arpacık’ı ve Milli Gazeteyi kutlamak gerek.

Ekonomi ile birlikte yolsuzluk da büyüyor 

Uluslararası Şeffaflık örgütünün (Transparency International) her yıl hazırladığı yolsuzluk sıralamasındaki yerimizi koruyoruz. Hatta bu yıl, geçen yıla göre emanet edilmiş gücü (kamu yetkisini) kendi çıkarı için kullanmaya (yolsuzluğa) biraz daha fazla meyletmiş bulunuyoruz. Yani büyüdükçe pisliğe daha fazla batıyoruz: 2010’da 56. sıradayken 2011’de 61. sıraya yükselmişiz.

Not: Zorlu Holding, Asil Nadir’den geçen Vestel’i (saygı duymasak da kabullenmek zorunda kaldığımız kapitalist kurallara uyarak), bir dünya markası yaptı. Bu marka, şimdi Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte anılacak. Ahmet Zorlu’ya sorarım, beş paralık ilişkilerle yirmi yıldır kullandığım buzdolabıyla aramdaki duygusal ilişkiyi bozmaya ne hakkın var?

İDARE MAHKEMESİ İHALENİN YÜRÜTMESİNİ DURDURDU

5 Haziran 12

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer,akıllı tahta ihalesinin iptal edildiğini açıkladı.

"Şimdi bakın çok ilginç bir şey oldu. 2 gün önce bir akıllı tahtaları ihale ettik. Bir yerli firmamız aldı ve bu firma bu ürünleri üretmek için tesis kurdu. Biz bu uygulamalarda akıllı tahtaları döşedik. Ve çok da uygun bir fiyatta. Dışarıdaki ülkelerden bu akıllı tahta denilen projeksiyonlu, bilgisayarlı tahtalar var. Bizim ki bundan farklı maliyeti de en az 8 bin dolar. Biz 4 bin TL'ye mal ettik. Yani yaklaşık olarak 2.500 bin dolar civarında bir paraya mal ettik. Ve son derece güzel bir ürün, dünyaya pazarlayabileceğimiz bir ürün. 200 tanesini döşediler.

Mayıs ayının 15'inden sonra seri bir şekilde üretmeye başladılar. Bundan 2 gün önce mahkeme ihalenin yürütmeyi durdurması kararını verdi. Şimdi ben Eylül ayına Türkiye'deki yaklaşık 3 bin tane okula, liseye bu tahtadan döşemek istiyoruz. Şimdi eğer bu mahkeme, yürütmeyi durdurma yaptıktan sonra davayı yakın zamanda neticelendirmeyecek olursa benim Eylül ayına bu tahtaları yerleştirme şansım kalmayacak. Bunun bedelini kim ödeyecek? Bu bir gecikme yolu ve bunun da bir maiyeti var. Dolayısıyla böyle bakıldığında bizim yaptığımız düzenleme bütünüyle işin ruhuna uygundur. Ama maalesef bunu daha her hangi bir şey yokken bile haksız bir şekilde yolsuzlukla itham edip önünü kesmeye çalıştılar. Şunu çok açık, net sizlerle paylaşmak istiyorum: Çok şükür. Bugüne kadar biz, sizlerin bize olan güvenini sarsacak bir iş yapmadık. Sizin yüzünüzü önünüze eğdirmedik. Bugünden sonra da her şeyi açık ihalesiyle takır takır yapacağız. Toplumun önünde mal ve hizmetlerimizi ona göre alacağız. Ve yine sizin güveninizi sarsmadan iş yapacağız. Ve sizin güveninize layık olduğumuzu tekrar ispat edeceğiz." dedi.

  
2539 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın